Uzm. Dr. Cennet Yıldırım
Psikoterapi Nedir? KiÅŸinin duygu, düÅŸünce, davranış ve kiÅŸilik özelliklerini kendi beklentileri doÄŸrultusunda deÄŸiÅŸtirmesi amacıyla psikoloji ilkelerine dayalı klinik yöntemlerin uygulanması ya da kiÅŸilerarası iliÅŸkinin kullanılmasıdır. Psikoterapide; bireylerin yaÅŸam döngüsünü engelleyen sorun ya da sorunlar temel alınarak, özel teknik ve metotlar aracılığı ile bireyin sosyal, romantik ve özel hayatında kendi ve çevresinin bilincinde, kontrollü olarak hayatına saÄŸlıklı bir ÅŸekilde devam etmesi amaçlanır..
Depresyon
Depresyon, sürekli bir üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluÄŸudur. Depresyon aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılır.
Bu durumdan muzdarip bireylerin hissettikleri, düÅŸünceleri ve davranışları etkilenir ve bunlardan dolayı çeÅŸitli duygusal veya fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Normal günlük aktiviteler yaparken sorun yaÅŸanabilir ve bazen hayat yaÅŸamaya deÄŸmez gibi gelebilir.
Depresyon sadece bir keyifsizlik veya anlık bir zayıflık deÄŸildir. Depresyon aynı zamanda bir anda çözülebilecek kadar basit bir sorun deÄŸildir. Depresyon tedavi edilebilir ve tedavi gerektiren tıbbi bir durumdur. Bu tedavi süreci bazı vakalarda uzun sürebilir.
Depresyonu olan bireylerin çoÄŸu ilaç, psikoterapi veya ikisinin birleÅŸimi ile devam eden bir tedavinin sonucunda iyileÅŸebilirler.
Depresyon genellikle 20'li veya 30'lu yaÅŸlarda baÅŸlar, ancak her yaÅŸta ortaya çıkabilir. Erkeklere oranla çok daha fazla sayıda kadına depresyon teÅŸhisi konulmaktadır. Bunun nedeninin ise kadınların daha yaygın olarak tıbbi yardım istemesi olduÄŸu düÅŸünülmektedir.
Panik Bozukluk / Panik Atak
Panik atak, ani ve düzenli olarak bir panik ya da korku hissinin etkisi altında kalınan bir anksiyete bozukluÄŸudur.
Hemen herkes belli zamanlarda endişe ve panik hissi yaşayabilir. Bu his gergin, stresli veya tehlikeli durumlara karşı verilen doğal bir tepkidir.
Ancak panik atak bozukluÄŸundan muzdarip bir kiÅŸi için anksiyete, endiÅŸe, panik ve stres duyguları hem düzenli olarak, hem de genellikle belirgin bir sebep olmaksızın ortaya çıkar.
Panik BozukluÄŸu ise panik atak ile iliÅŸkili bir ruhsal rahatsızlıktır. Beklenmedik ÅŸekilde tekrarlayan panik atakları, bu atakların gerçekleÅŸmesi beklentisinin ortaya çıkardığı bir kaygı, ve panik atak sırasında gerçekleÅŸen semptomlardan dolayı ölme ya da zarar görme kaygısı nedeniyle hayatın doÄŸal akışına uyum saÄŸlamakta güçlük çekme ÅŸeklinde gözlemlenir.
Bağlanma Sorunları
BaÄŸlanma, bebek ile ona temel bakım veren kiÅŸi arasında oluÅŸan baÄŸdır. Temel baÄŸlanma anne ile gerçekleÅŸir. BebeÄŸin ihtiyaç duyduÄŸu anlarda annesinin desteÄŸini görüyor olması ona karşı güven oluÅŸturmaktadır. Bu ÅŸekilde anne bebek arasında oluÅŸan baÄŸ bebeÄŸin gelecekteki psikososyal geliÅŸimini etkilemektedir. Annenin bebeÄŸiyle kurduÄŸu baÄŸ güven çerçevesi içerisinde olmadığında özellikte 3 yaÅŸ ve sonrası dönemlerde çocuk bunu protesto etmeye baÅŸlayacak ve anneden uzaklaÅŸmayı seçecektir. BaÄŸlanmanın saÄŸlıklı bir biçimde saÄŸlanamadığı durumlarda çocuk kendi kendine yetmeye çalışacaktır. Bu yüzden çocuk kendi kabuÄŸuna çekilmeyi seçip kendisini terk edilmiÅŸ ve yalnız hissedebilmektedir. Özellikle 2-7. ay arasında anne-bebek arasındaki baÄŸlanma saÄŸlıklı bir ÅŸekilde tamamlanmadığında iki türde baÄŸlanma bozukluÄŸu kendini gösterebilir
Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu
Bir anksiyete atağı kiÅŸide bunaltıcı derecede meydana gelen stres, kaygı ve korku halini tanımlar. ÇoÄŸu insanda bu durum zaman içerisinde yavaÅŸ yavaÅŸ geliÅŸme eÄŸilimindedir. Bu durum özellikle kiÅŸiler için yoÄŸun stres halini içeren durumlarda ortaya çıkar.
KiÅŸide anksiyete halinin ortaya çıkmasında; merkezi sinir sisteminde bilginin iletilmesinde görevli seratonin, norepinefrin, dopamin ve gaba gibi çeÅŸitli kimyasal aracıların (nörotransmitter) rol oynadığı düÅŸünülmektedir. Ä°nsan beyninin birçok bölümünden bir olan amigdala korku ve endiÅŸenin merkezi olarak bilinir. Kaygı bozukluÄŸundan muzdarip kiÅŸilerde yapılan çeÅŸitli araÅŸtırmalarda bu kiÅŸilerin beyninin bu bölümünün kaygı kaynağı olabilecek durumlar karşısında aşırı bir aktivasyon haline geçtiÄŸi tespit edilmiÅŸtir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Travma sonrası stres bozukluÄŸu kiÅŸiyi aşırı korkutan, dehÅŸet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoÄŸu kez olaÄŸan dışı ve beklenmedik bir ÅŸekilde gerçekleÅŸen olayların tetiklediÄŸi bir ruhsal travma ya da ruh saÄŸlığı durumudur. Bu olayların kiÅŸinin kendisinde veya bir yakınında ölüme yol açması ya da yaralanma tehlikesi yaratması durumunda ortaya korku, dehÅŸet ve çaresizlik hisleri çıkabilir.
Deprem, sel, ve yangın gibi doÄŸal afetler, iÅŸkence, savaÅŸ ve tecavüz gibi insan kaynaklı travmalar, kazalar, ciddi ve ölümcül tıbbi durumlar ile hastalıklar, ya da beklenmedik ölümler gibi travmatik olaylar bireylerde ruhsal travmaya yol açabilir. Bu tür travmatik olayları yaÅŸayan ya da onlardan etkilenen çoÄŸu insan, geçici olarak ÅŸartlara ve çevrelerine uyum saÄŸlamakta ve durumla baÅŸa çıkmakta zorluk çekebilirler.
Bireyler genellikle zaman içerisinde ve kendilerine yapılacak iyi bir bakımla, daha iyi hale gelirler. Ancak bu zorlanma belirtileri kötüleÅŸirse, aylarca hatta yıllarca sürerse ve bireyin günlük iÅŸleyiÅŸine müdahale ederse, travma sonrası stres bozukluÄŸu olabilir.
Travma sonrası stres bozukluÄŸu semptomları ve belirtilerinin ortaya çıkmasının ardından bir an önce etkili tedavi almak, semptomları azaltmak ve iÅŸlevi iyileÅŸtirmek için oldukça büyük bir öneme sahiptir.
Kişilik Bozuklukları
KiÅŸilik bozukluÄŸu diÄŸer bir adıyla borderline hastanın saÄŸlıksız bir düÅŸünme, iÅŸleyiÅŸ ve davranış tarzına sahip olduÄŸunuz bir tür zihinsel bozukluktur. KiÅŸilik bozukluÄŸu olan bir kiÅŸi, durumları ve insanları algılamakta veya iliÅŸkilendirmekte zorlanır. KiÅŸilik bozukluÄŸu hastanın iliÅŸkilerinde, sosyal aktivitelerinde, iÅŸ ve okulda önemli sorunlara ve sınırlamalara neden olur.
Bazı hastalar, kiÅŸilik bozukluÄŸunun olduÄŸunun farkında olamayabilir, çünkü düÅŸünme ve davranış tarzı kendilerine son derece normal gelmektedir. Bu durumda hasta karşılaÅŸtığı zorluklar veya olumsuzluklar için baÅŸkalarını suçlayabilir.
KiÅŸilik bozuklukları genellikle genç yaÅŸlarda veya yetiÅŸkinlik döneminde baÅŸlar. KiÅŸilik bozukluÄŸunun birçok türü vardır. Bazı türleri kiÅŸinin yaşının ilerlemesiyle birlikte daha az görülmeye baÅŸlayabilir.
KiÅŸilik, kim olduÄŸumuzu tanımlamamız için hayati öneme sahiptir. Tutumlar, düÅŸünceler, davranışlar ve ruh halleri de dahil olmak üzere benzersiz özelliklerin bir karışımını ve bu özellikleri diÄŸer insanlarla ve çevremizdeki dünyayla olan iliÅŸkilerimizde nasıl ifade ettiÄŸimizi içerir. Bireyin kiÅŸiliÄŸinin bazı özellikleri miras alınır, bazıları ise yaÅŸam olayları ve deneyimleri ile ÅŸekillenir. Belirli kiÅŸilik özelliklerinin çok katı ve esnek olmaması durumunda bir kiÅŸilik bozukluÄŸu geliÅŸebilir.
KiÅŸilik bozukluÄŸu olan insanlar, toplumun normal veya normal olarak gördüklerinden daha farklı bir bakış açısında sahip olurlar. KiÅŸilik bozukluÄŸu olan kiÅŸilerde genel olarak zayıflık baÅŸa çıkma gibi beceriler saÄŸlıklı iliÅŸkilere oranla çok daha zor olur.
Fobiler
Dışardan gelen tehlikelere karşı verdiÄŸimiz duygusal yöndeki tepkilere korku adı verilir. Fobilerimiz de hissettiÄŸimiz korkuların bir çeÅŸididir. Bir duruma karşı duyulan korkunun kiÅŸinin günlük hayatını olumsuz yönde etkilemesine fobi denir. Fobiler insanlarda sıklıkla görülen anksiyete bozukluklarıdır. Fobisi bulunan insanlara fobik de denilebilir.
Her canlı tehikeli olduÄŸunu algıladığı ve varlığını, yaÅŸamını tehdit eden durumlardan içgüdüsel olarak kaçınır. Ä°ÅŸte insan bilinci bu kaçınmayı korku olarak algılar. Korku bir bakımdan ön uyarı mekanizmasıdır. KiÅŸinin tehlikeli olarak algıladığı veya yaÅŸamını tehdit ettiÄŸini düÅŸündüÄŸü durumlardan kaçınamaması veya kaçındığı halde duygusal olarak rahatlayamaması, korkunun kontrolden çıkması anlamına gelir. KiÅŸinin rahatlayamaması sonucu korku ve endiÅŸe gitgide artar ve anksiyete görülebilir. Bu anksiyete kiÅŸinin günlük hayatını olumsuz yönde etkiler ve kendi dışında iÅŸleyen bir mekanizmadır. Bu hale gelindiÄŸinde aslında bizim kendimizi koruma mekanizmamız ve kiÅŸinin ön uyarı mekanizması olarak tanımladığımız korku fobiye dönüÅŸür. KiÅŸinin korkuları veya fobileri her zaman bir varlığa veya duruma baÄŸlı olmayabilir.
Fobiler toplumda hastalık olarak deÄŸil de, bir kiÅŸilik özelliÄŸi veya huy olarak algılanır. Bu nedenle tedavi için saÄŸlık kuruluÅŸlarına baÅŸvuran kiÅŸi sayısı oldukça azdır. Fobiler kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür.
Yeme Bozuklukları
SaÄŸlığa zarar verebilecek derecede yetersiz ya da aşırı yemek yeme davranışıdır. Yeme bozukluÄŸu olan kiÅŸinin bedeni, duygusal ve sosyal hayatı yeme davranışındaki anormallikler nedeniyle zarar görür. KiÅŸinin, günlük yaÅŸamı yeme biçimini deÄŸil, yeme biçimi günlük yaÅŸamını etkiler.
Beslenme ve yeme bozuklukları;
-
Pika
-
Geri çıkarma (geviÅŸ getirme) bozukluÄŸu
-
Kaçıngan/kısıtlı yiyecel alımı bozukluÄŸu
-
Anoreksiya nervoza
-
Tıkınırcasına yeme bozukluğu
-
Tanımlanmış diğer bir beslenme ve yeme bozukluğu
-
Tanımlanmamış beslenme ve yeme bozukluğu olarak değerlendirilmektedir.
Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu
Alkol Bağımlılığı Nedir?
Alkol bağımlılığı (alkolizm), kiÅŸinin bedensel ve ruhsal saÄŸlığının, aile, sosyal ve iÅŸ uyumunu bozacak derecede sık ve fazla alkol alması olarak tanımlanabilir. Alkol bağımlılığı saÄŸlık sorunları, trafik kazaları, intihar, suça yönelme, aile parçalanması, ekonomik sorunlar, iÅŸ yaÅŸamının bozulması gibi pek çok boyutu olan önemli bir sorundur. Alkolizm bir hastalıktır. Etil alkol bağımlılık getirir. Ancak her içki içen bağımlı deÄŸildir. Bazen normal içme nerede biter alkolizm nerede baÅŸlar sınırını çizmek kolay olmayabilir. Çok az miktarda alkol ile zehirlenme belirtileri gösteren ya da ileri derecede saldırgan olan kiÅŸiler vardır (patolojik sarhoÅŸluk). Genellikle 20-40 yaÅŸlar arasında görülür. Tüm dünya göz önüne alınırsa kadınların sayısı erkeklere göre çok azdır. Ancak geliÅŸmiÅŸ ülkelerde kadın erkek sayısı eÅŸittir.
Madde bağımlılığı nedir?
Kimi zaman bir arkadaşın ikramı ile kimi zamansa meraktan, günümüzde bir kısım genç maalesef madde kullanımıyla çok erken yaÅŸta tanışır. En büyük motivasyonları ise bir kez kullanacakları için bunun zarar vermeyeceÄŸini düÅŸünmeleri. Oysa çoÄŸu zaman madde kullanımı kronik hale gelir. Ülke genelinde yapılan istatistikler doÄŸrultusunda alkol ile madde bağımlılığı yaşının çok düÅŸtüÄŸü, sigaraya baÅŸlama yaşının 13 yaşın altına indiÄŸi belirtiliyor. Bağımlılık, tedavisi mümkün olan kronik bir beyin rahatsızlığıdır. Bu nedenle madde kullanımı ne kadar erken fark edilirse tedaviye o kadar erken baÅŸlanır ve sonuç alınır. Dolayısıyla aileler çocuklarının madde kullandığını öÄŸrendiklerinde toplumsal baskı sebebiyle bunu saklayıp kendi içlerinde çözmeye çalışma eÄŸilimine girmemeli. Çocuklarıyla kuracakları saÄŸlıklı bir iletiÅŸimle beraber onu zaman kaybetmeden tedaviye yönlendirmeliler. Erken tanı içinse öncelikle madde kullanımının habercisi olan belirtilerin bilinmesi gerekir.
Cinsel Sorunlar
“Cinsellik, biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, geleneksel, ahlaki, dini, politik ve ekonomik boyutları olan karmaşık bir bütündür.”
Cinsellik hakkında bilinmesi gerekenler
-
Cinsellik, yaÅŸamın saÄŸlıklı ve doÄŸal bir parçasıdır. Ä°nsan cinselliÄŸi sadece üreme amacı taşımaz, cinsellik haz amacıyla yaÅŸanır. Bu baÄŸlamda içerisinde cinsel arzular ve fanteziler yaÅŸanması normal ve sürecin parçasıdır.
-
Cinsellik tüm insanlara özgüdür.
-
Cinsellik fiziksel, duygusal, zihinsel olduÄŸu kadar toplumsal, sosyal ve entelektüel öÄŸeleri de barındırır.
-
Her insanın cinsel yönelimine uygun davranışta bulunma ve yaÅŸama hakkı vardır.
-
Cinsel yaÅŸam zorlama, baskı ve sömürüden uzak olmalıdır.
-
Cinsel iliÅŸkilerde karşılıklı sevgi, paylaşım ve birbirine özen gösterme egemen olmalıdır. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan cinsellik daha doyurucu ve saÄŸlıklıdır.
-
CinselliÄŸi yaÅŸamaya erken yaÅŸta baÅŸlamak bir takım riskleri beraberinde getirir. Cinsel davranış sorumluluk ve öz denetim gerektirir. Gençlerin cinsel konulara merakı olması son derece normaldir. Gençlerden cinsel yaÅŸamları karşısında sorumluluk bekleniyorsa onlara bu konuda gerekli ve doÄŸru bilgilerin verilmesi gerekmektedir. GerektiÄŸinde hizmet alabilecekleri kuruluÅŸların bilgisi gençlere verilmeli ve bilgilendirilmelidirler.
-
Çocukların cinsellikle ilgili bilgileri anne babalarıyla ya da güvendikleri kimselerle paylaÅŸmaları yararlı olur. CinselliÄŸin doÄŸal olduÄŸu utanılacak bir ÅŸey olmadığı bilgisi onlarla paylaşılmalıdır.
-
Çocuklar cinsiyeti gözetilmeden sevilmeli ve bakılmalıdır.
İnternet Bağımlılığı
Teknolojinin geliÅŸmesi ile birlikte çocuklarda görülen hastalıkların da yön deÄŸiÅŸtirdiÄŸi söylenebilir. Ä°nsan yaÅŸamının merkezine yerleÅŸen teknolojik aletler ve internet, toplumun ve ailenin sosyal yapısından eÄŸitim sistemine kadar hayatın birçok alanını etkiler. Teknolojinin, bireylere birçok alanda saÄŸladığı yararların yanı sıra özellikle çocuklar üzerinde birtakım duygu ve davranış problemlerine yol açabilmektedir. Bu problemlerden bir tanesi de çocuklarda internet bağımlılığıdır. Çocukların internet ve bilgisayar kullanımları üzerindeki kontrollerini kaybetmesi ve bunları ölçüsüz olarak kullanmaya baÅŸlaması ÅŸeklinde seyreden bu durum, çocuÄŸun saÄŸlıklı geliÅŸimi için üzerinde durulması gereken ve psikolojik tedavi gerektirebilen oldukça ciddi bir sorundur. Bu sorunun ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerin başında ebeveynlerin yanlış tutumları gelir. Teknolojik bir aletin ekranına kilitlenip anne babasını rahatsız etmeyen çocuk birçok ebeveyn için cazip gelir. Ancak unutulmamalıdır ki ebeveynini rahatsız etmeyen çocuk, geliÅŸime kendisini kapatmış, anne baba ilgisini baÅŸka yerlerde arayan çocuktur.
Uyum Bozuklukluları
Bir yaÅŸam olayına baÄŸlı olarak geliÅŸen, depresif ya da kaygı belirtilerinin ön planda olduÄŸu olumsuz ruhsal durumlardır. Bu yaÅŸam olayları, herkes için olmasa da stres yaratma potansiyeli olan olaylardır. ÖrneÄŸin, emeklilik, boÅŸanma, iflas, iÅŸten atılma, aldatılma gibi. KiÅŸiler yaÅŸadıkları bu olaydan sonra normal yaÅŸama uyum saÄŸlamakta, düzenlerini yeniden kurmakta sorun yaÅŸarlar. Ä°steksizlik, ilgisizlik, boÅŸ vermiÅŸlik, karamsarlık gibi depresif belirtiler ve/veya endiÅŸe, gerginlik, kolay tepki verme, tahammülsüzlük, uyku bozukluÄŸu gibi kaygı belirtileri ortaya çıkar.
Hem ilaç tedavileri (antidepresan ve anksiyete giderici ilaçlar) hem de özellikle destekleyici türde psikoterapi hastaya bu olumsuz ruh halinden çıkması için yardımcı olacaktır. Bu psikoterapi ile hem hastanın olumlu yanları desteklenecek, hem de bu yaÅŸam olayının bireyde neden böyle bir ruhsal tepkiye neden olduÄŸu anlaşılmaya çalışılacaktır.
YetiÅŸkin Dikkat EksikliÄŸi ve Hiperaktivite BozukluÄŸu
Dikkat EksikliÄŸi Hiperaktivite BozukluÄŸu (DEHB) çocukluk çağında baÅŸlayan, etkisi tüm bir yaÅŸama yayılabilen, süreÄŸen bir nöropsikiyatrik bozukluktur. Biyolojik kökenleri üzerine yapılan kalıtım, genetik ve beyin görüntüleme araÅŸtırmaları bu bozukluÄŸu anlayabilmemiz yönünde önemli katkılar saÄŸlamıştır. Ä°yi tanımlanmış bir psikiyatrik bozukluk olmasına karşın, DEHB tanısıyla ilgili gerek sosyal-kültürel itirazlar ve gerekse eklenen psikiyatrik eÅŸ tanılar onun iyi anlaşılamayan bir bozukluk olarak kalmasına yol açmaktadır. Ayrıca rahatsızlığın belirli dönemlerde farklı belirtilerinin ön plana geçiÅŸi anne-babaların, eÄŸitmenlerin ve hatta hekimlerin kafasını karıştırabilmektedir.
Öfke Kontrolü
Öfke, hoÅŸnut olunmayan durumlara karşı verilen temel duygulardan biridir. Günlük hayatta sinirimizi bozan bir çok olayla karşılaşırız. Trafikte hatalı sollayanlar, sıkıştıranlar, iÅŸyerinde iÅŸini savsaklayanlar, hakaret eden patronlar, dengesiz müdürler, anlayışsız arkadaÅŸlar, baskıcı ve bunaltıcı anne babalar, aşırı hırs bu olayların bazılarıdır. Bu tür olaylara uygun tepkiler verildiÄŸinde, öfke gayet saÄŸlıklı bir duygudur. ÇoÄŸu insan bu durumlarda tepkisini direk gösterir. Ya bağırıp çağırır, ya kavga eder ya da sağı solu kırıp döker. Bu tepkileri kontrol edemediÄŸimiz takdirde kendimize zarar verebiliriz veya sosyal iliÅŸkilerimizi yıkıma uÄŸratabiliriz. Kimisi de tepkisini içine atar ve biriktirir. Bu ikinci grup insanlar “olayları hep içime atıyorum, kimseye tepki veremiyorum, kimseyi kırmak istemiyorum, hayır diyemiyorum” diyen insanlardır. Öfkelerini biriktirirler. Stres insan vücuduna girdiÄŸi zaman bir ÅŸekilde çıkacak yol arar, aynı elektriÄŸin girdikten sonra bedenin bir yerinden çıkması gibi. Biliyorsunuz ÅŸiddetli elektrik çarpmalarında ayak topuÄŸu gibi yerlerde patlamalar olur. Elektrik bu ÅŸekilde dışarı çıkar. Ä°ÅŸte günlük hayatta biriktirdiÄŸimiz stres ve kızgınlık da benzer ÅŸekilde etki yaratır. Küçük stres olayları birikir ve bir eÅŸik üstü uyaranlarla karşılaşıldığında dışarı çıkar. Öfke patlaması yaÅŸayan insanların birçoÄŸu olayı tetikleyen etkenden ziyade bu birikmiÅŸ öfkeyi yaÅŸarlar.
Duygu Durum Bozuklukları
Duygudurum bozukluÄŸu, kiÅŸinin duygusal durumunu etkileyen bir akıl saÄŸlığı sorunudur. Bir kiÅŸinin uzun süreli aşırı coÅŸkunluk (mani), aşırı üzgünlük (depresyon) veya her ikisini birden (bipolar; yani iki uçlu) deneyimlediÄŸi bir bozukluktur.
Olaylara baÄŸlı olarak kiÅŸinin ruh hâlinin deÄŸiÅŸmesi normaldir. Bir duygudurum bozukluÄŸu teÅŸhisi konması için semptomların birkaç hafta veya daha uzun süre mevcut olması gerekir. Duygudurum bozuklukları; bireylerin davranışlarında deÄŸiÅŸikliklere neden olabilir ve iÅŸ veya okul gibi rutin faaliyetlerle baÅŸa çıkma becerilerini etkileyebilir. En yaygın duygudurum bozukluklarından ikisi depresyon ve bipolar bozukluktur.